AYM, sanığın yokluğunda davanın bitirilebilmesine müteveccih CMK fıkrasını tahrip etti

Anayasa Mahkemesi (AYM), mahkumiyet dışındaki kararlarda sanığın sorgulanmadan, yargılamaların tıpkı dakika önce sonlandırılmasını amaçlayan yasa hükmünün Kanunuesasi’evet marjinal olduğuna ve iptaline değişmeyen verdi.

Yüksek Mahkemenin konuya ait kararı Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Buna bakarak Hatay 6. Temel Ceza Mahkemesi, “isteyerek cerh” ve “hakaret” suçlarından açılan ayrımsız davada 5271 az Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 193’üncü maddesine 2005 günlü ve 5353 çevrilmiş kanunun 28’inci maddesiyle eklenen “Sanık üzerine, toplanan delillere göre mahkumiyet dışında ayrımsız değişmeyen verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa birlikte sav yokluğunda bitirilebilir” hükmünün Anayasa’nın 36 ve 38’inci maddelerine yeraltı olduğunu ileri sürerek, iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Başvuruda mahkumiyet dışında, sanığın sorgusu yapılmadan ceza verilmesine yer olmadığı, asayiş tedbiri uygulanması, davanın reddi ve düşme kararı verilebileceği belirtilen tağyir isteminde, bunlardan ukubet verilmesine düz olmadığı ve düzenlilik tedbirine dair kararların, fiilin ya de suçun sanık eliyle işlendiğinin sabit olması halinde verilebildiğine ilgi çekildi.

Bu format gözetildiğinde sorgusu yapılmadan sanık için anılan kararlardan birinin verilerek yargılamanın sanığın yokluğunda bitirilmesinin ise adaletli yargılanma hakkı ve masumluk karinesiyle bağdaşmadığı savunuldu.

Başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, anılan kanun hükmünün Kanunuesasi’evet aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. İptal hükmünün, 6 ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı.

Kararın gerekçesinden

Yüksek Mahkemenin kararında, Esas’nın 36’ncı maddesinde herkesin argüman, savunma ve adil yargılanma hakkına topluluk olduğu, Türkiye’nin üstelik taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde hakkaniyete akıllıca entelekt kavramından debi edilerek, adil yargılanma hakkının gereklerinin saptandığı anlatım edildi.

Bu hakkın gereklerinden birinin dahi duruşmada hazır bulunma hakkı olduğunun birçok kararda vurgulandığı kaydedilen kararda, Temel’daki adaletli yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını de kapsadığına işaret edildi.

Kanunuesasi’nın 13’üncü maddesindeki, “Anne türe ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın sadece Temel’nın ilişik maddelerinde belirtilen sebeplere sınırlı olarak ve fakat kanunla sınırlanabilir. Bu tahdidat, Esas’nın sözüne ve ruhuna, demokratik cemiyet düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ılım ilkesine çap gayrimümkün.” hükmü dökme kararda, “Adaletli yargılanma hakkına getirilen sınırlamanın kanunla yapılması, Esas’bile öngörülen sınırlama sebebine ve ılım ilkesine makul olması gerekir.” denildi.

Temel’nın 141’inci maddesinde, “Davaların genişlik az giderle ve tür olan çabukça sonuçlandırılması, yargının görevidir.” hükmü bulunduğuna meni edilen kararda, bu öge gereğince devletin, yargılamaların abes yere uzamasını engelleyecek enerjik önlemler alması gerektiği belirtildi.

İtiraz konusu kuralın, yargılamaların ayrımsız dakika geçmiş sonlandırılması ve sanığın savunmasının alınması üzere gerçekleşecek yersiz gecikmelerin önüne geçilmesini amaçladığı ve kanunilik şartını taşıdığı aktarılan kararda, “amma velakin bahis konusu adalet bağlamında getirilen sınırlamanın kanunilik ve meşru maksat şartlarını taşıması tam olmayıp bire bir zamanda ölçülü olması bile gerekir.” denildi.

Mahkumiyet dışındaki kararlardan ceza verilmesine saha olmadığı ve asayiş tedbirlerine hükmedilmesi kararlarının türel niteliklerine dikkati çeken kararda, bu kararların verilebilmesi üzere atfedilen fiilin maznun aracılığıyla işlendiğinin çakılı olmasının zorunlu olduğu vurgulandı.

Bu yönüyle suçun işlendiğinin sabit görüldüğü fakat ukubet verilmesine yer olmadığı kararlarına hükmedildiği durumlarda sanığın Anayasa’nın 38’inci maddesinde öngörülen masumiyetinin ortadan kalktığı aktarılan kararda, “Asayiş tedbirlerine hükmedildiğinde ise sanık masumiyetinin ortadan kalkması dışında antrparantez yaptırıma maruz kalmaktadır.” denildi.

Yüksek Mahkemenin kararında, şu tespitlere düzlük verildi:

“İsnat edilen fiili işlediğinin mahkemece tespit edilmesi ve sonucunda ceza verilmesine yer olmadığına ya da güvenlik tedbirine hükmedilmesi yerinde birlikte üzerine 5271 basit kanunun 223’üncü maddesinin 5 numaralı fıkrasında planlı mahkumiyet hükmü gibi bir sonuç doğurmamakla birlikte sanığın işlediği fiilden ufuk hukuki olarak sorumluluğu devam edebilmektedir. Nedeniyle duruşma marifetiyle sanığın eylemi veya suçu işlediğinin tayin edildiği hallerde kurulan mahkumiyet dışındaki buyruk nedeniyle maznun ayrıksı yönlerden dezavantajlı konuma düşebilmektedir. Sanık için böyle sonuçlar ihtiva edebilen mahkumiyet dışındaki bu kabil kararlar bakımından sanığın sorgusu yapılmaksızın davanın bitirilebilmesine imkan tanınması adil yargılanma hakkına orantısız, nedeniyle çılgın bire bir sınırlama getirmektedir. Açıklanan nedenlerle kalça Esas’nın 13 ve 36’ıncı maddelerine aykırıdır.”

Share: